Akdamar Adası
Akdamar’da havaların ısınmasını badem ağaçlarının açması izliyor. Ada; bilhassa bu mevsimde masmavi koyları, Ermeni taş ustalarının marifetli ellerinde bir hikâye anlatıcısına dönüşen kilisesi, gölü çevreleyen zirveleri karla kaplı dağları ile sözle anlatılması olası olmayan bir manzaranın parçası olmaya çağrı ediyor gezginleri.
Daha bir özel hissettiriyor insana kendisini. Vanlıların “deniz” olarak niteledikleri Van Gölü’ndeki dört adadan biri Akdamar. Adını Vaspurakan kralı I. Gagik döneminde Keşiş Manuel’e inşa ettirilen kiliseden almış. Cephelerinde İncil ve Tevrat’ta yer alan kıssaların tasvir edildiği kabartmaların olduğu haç biçimindeki kilise yüzlerce senedir pek çok efsaneye de konu olmuş.
Şelaleler
Heybetli dağlarının karı eridiğinde diğer bir yaşam başlıyor Van’da. Şelaleleri daha bir coşkun akıyor, çiçek bahçesine dönüyor etrafı. Tendürek Dağından kaynağını alan Bendimahi Çayının derin bir vadiden dökülüşünü izlemek amacıyla Muradiye Şelalesi’ne gidiyor yöre halkı. Doğal bir piknik kısmı olan etrafınde dolaşıyor, piknik yapıyor. Çayırların üzerine serecek örtüsü, beraberinde getireceği otlu peyniri olmayanları da sofrasına çağrı ediyor.
Asma köprünün derhal yanındaki tesis, gürül gürül akan şelaleyi izlemek amacıyla en doğru nokta. Çayın akışının tersine yürüdüğünüzde ise ufak ufak şelalelerden meydana gelen bir görsel şöleni seyre çıkmış oluyorsunuz.
Ganisipi, Van’ın bir diğer seyre değer şelalesi. Van-Çatak karayolu Beyaztaş mevkiinde karların erimesiyle bir oyuktan resmen patlarcasına çağlayan şelale, beyaz köpüklerin oluşturduğu süt beyazı rengiyle tanınıyor. Yazın sonlarına doğru suyu iyice azalan şelalenin olduğu bölge piknik gerçekleştirme amacıyla ideal. Yakınında tespit edilen alabalık tesisinde kırmızı benekli alabalıkların tadına bakabilirsiniz.
Van Kahvaltısı
Bahar aylarında dağlardan toplanan sirmo, tarhun, mendo, helis gibi yöreye has detaylı otlarla bir lezzet klasiğine dönüşen otlu peynir, kabuklu ceviz reçeli, sacda kavrulup değirmende dövülmüş unun tereyağı ile kavrulmasından elde edilen kavut... Bunları duyup da iç geçirmiyorsanız henüz Van’da kahvaltı yapmadınız demektir.
İster Van merkezde ister Edremit’te göle nazır bir kahvaltı salonunda olun hiç fark etmez; taş fırında pişirilen lavaş ekmeği, Van çöreği ve süzgeçten geçirilmemiş çay ile birlikte servis edilen kahvaltının tadı damağınızda kalacak. 1940’ların sonucunda Van’ın köylerinden şehirdeki sütçülere gelenlerin yanlarında getirdikleri azıklarla başlattığı bu gelenek Van gezisinin olmazsa olmazlarından.
Van Kedisi
Van dünyaca ünlü kedisiyle tanınmış bir şehir. Melezleşmeyen, tür bilhassarini koruyabilmiş bu sevimli canlılar; cana yakın olmaları, beyaz, ipeksi tüyleri, uzun ve kabarık kuyrukları, değişik göz renkleri ve suya olan düşkünlükleri ile diğer kedi türlerinden ayrılıyor.
Sasenearının azlığı nedeniyle koruma altına alınan Van kedileri çok değil bundan 50 sene evvelce şehrin sokaklarında dolaşıyormuş. 2006 senesinde Resmî Gazete’de yayımlanan bir tebliğ ile millî ırk olarak tescillenen Van kedilerini sokaklarda değilse bile Van Kedisi Araştırma Merkezi’nde hâlâ görmeniz olası. Senede ortalama 20 bin bireyin ziyaret ettiği merkezde, kedileri besleyip sevebileceğiniz gibi onlarla fotoğraf da çektirebiliyorsunuz. Ayrılmadan evvelce merkezin dükkânına uğrayıp üzerinde kedi motifleri tespit edilen hediyelik objelerden de satın alabilirsiniz
Van Gölü
Van Gölü etrafı şimdilerde hummalı bir çalışmaya sahne oluyor. Edremit’te yaşama geçirilmek dilenen kenar kordonu projesi kapsamında yürüyüş ve bisiklet yolları, tartan pist, kafeteryalar ve plajlar yapılıyor. Bütün şunlar yapıladursun Van Gölü, Edremit ve Gevaş kenarları kahvaltı yapıp güneşin batışını izleyebileceğiniz tesisleri, keşfedilmeyi bekleyen kenar ve koyları, cilde faydaları anlatıla anlatıla bitirilemeyen sodalı ve tuzlu suyu ile değişik bir tatil tecrübesi imkânı sunuyor.
Diğer yandan kuşların göç yolu üzerindeki Van Gölü havzası kuş gözlemcilerine ve tabiat fotoğrafçılarına eşi benzeri olmayan enstantaneler sunuyor. Türkiye’deki 450 kuş türünün 213’ü bu havzada bulunuyor. Her sene nisan ayından kasıma kadar burada konaklayan flamingoların adedi binlerle ifade ediliyor.
Akdamar’da havaların ısınmasını badem ağaçlarının açması izliyor. Ada; bilhassa bu mevsimde masmavi koyları, Ermeni taş ustalarının marifetli ellerinde bir hikâye anlatıcısına dönüşen kilisesi, gölü çevreleyen zirveleri karla kaplı dağları ile sözle anlatılması olası olmayan bir manzaranın parçası olmaya çağrı ediyor gezginleri.
Daha bir özel hissettiriyor insana kendisini. Vanlıların “deniz” olarak niteledikleri Van Gölü’ndeki dört adadan biri Akdamar. Adını Vaspurakan kralı I. Gagik döneminde Keşiş Manuel’e inşa ettirilen kiliseden almış. Cephelerinde İncil ve Tevrat’ta yer alan kıssaların tasvir edildiği kabartmaların olduğu haç biçimindeki kilise yüzlerce senedir pek çok efsaneye de konu olmuş.
Heybetli dağlarının karı eridiğinde diğer bir yaşam başlıyor Van’da. Şelaleleri daha bir coşkun akıyor, çiçek bahçesine dönüyor etrafı. Tendürek Dağından kaynağını alan Bendimahi Çayının derin bir vadiden dökülüşünü izlemek amacıyla Muradiye Şelalesi’ne gidiyor yöre halkı. Doğal bir piknik kısmı olan etrafınde dolaşıyor, piknik yapıyor. Çayırların üzerine serecek örtüsü, beraberinde getireceği otlu peyniri olmayanları da sofrasına çağrı ediyor.
Asma köprünün derhal yanındaki tesis, gürül gürül akan şelaleyi izlemek amacıyla en doğru nokta. Çayın akışının tersine yürüdüğünüzde ise ufak ufak şelalelerden meydana gelen bir görsel şöleni seyre çıkmış oluyorsunuz.
Ganisipi, Van’ın bir diğer seyre değer şelalesi. Van-Çatak karayolu Beyaztaş mevkiinde karların erimesiyle bir oyuktan resmen patlarcasına çağlayan şelale, beyaz köpüklerin oluşturduğu süt beyazı rengiyle tanınıyor. Yazın sonlarına doğru suyu iyice azalan şelalenin olduğu bölge piknik gerçekleştirme amacıyla ideal. Yakınında tespit edilen alabalık tesisinde kırmızı benekli alabalıkların tadına bakabilirsiniz.
Bahar aylarında dağlardan toplanan sirmo, tarhun, mendo, helis gibi yöreye has detaylı otlarla bir lezzet klasiğine dönüşen otlu peynir, kabuklu ceviz reçeli, sacda kavrulup değirmende dövülmüş unun tereyağı ile kavrulmasından elde edilen kavut... Bunları duyup da iç geçirmiyorsanız henüz Van’da kahvaltı yapmadınız demektir.
İster Van merkezde ister Edremit’te göle nazır bir kahvaltı salonunda olun hiç fark etmez; taş fırında pişirilen lavaş ekmeği, Van çöreği ve süzgeçten geçirilmemiş çay ile birlikte servis edilen kahvaltının tadı damağınızda kalacak. 1940’ların sonucunda Van’ın köylerinden şehirdeki sütçülere gelenlerin yanlarında getirdikleri azıklarla başlattığı bu gelenek Van gezisinin olmazsa olmazlarından.
Van dünyaca ünlü kedisiyle tanınmış bir şehir. Melezleşmeyen, tür bilhassarini koruyabilmiş bu sevimli canlılar; cana yakın olmaları, beyaz, ipeksi tüyleri, uzun ve kabarık kuyrukları, değişik göz renkleri ve suya olan düşkünlükleri ile diğer kedi türlerinden ayrılıyor.
Sasenearının azlığı nedeniyle koruma altına alınan Van kedileri çok değil bundan 50 sene evvelce şehrin sokaklarında dolaşıyormuş. 2006 senesinde Resmî Gazete’de yayımlanan bir tebliğ ile millî ırk olarak tescillenen Van kedilerini sokaklarda değilse bile Van Kedisi Araştırma Merkezi’nde hâlâ görmeniz olası. Senede ortalama 20 bin bireyin ziyaret ettiği merkezde, kedileri besleyip sevebileceğiniz gibi onlarla fotoğraf da çektirebiliyorsunuz. Ayrılmadan evvelce merkezin dükkânına uğrayıp üzerinde kedi motifleri tespit edilen hediyelik objelerden de satın alabilirsiniz
Van Gölü etrafı şimdilerde hummalı bir çalışmaya sahne oluyor. Edremit’te yaşama geçirilmek dilenen kenar kordonu projesi kapsamında yürüyüş ve bisiklet yolları, tartan pist, kafeteryalar ve plajlar yapılıyor. Bütün şunlar yapıladursun Van Gölü, Edremit ve Gevaş kenarları kahvaltı yapıp güneşin batışını izleyebileceğiniz tesisleri, keşfedilmeyi bekleyen kenar ve koyları, cilde faydaları anlatıla anlatıla bitirilemeyen sodalı ve tuzlu suyu ile değişik bir tatil tecrübesi imkânı sunuyor.
Diğer yandan kuşların göç yolu üzerindeki Van Gölü havzası kuş gözlemcilerine ve tabiat fotoğrafçılarına eşi benzeri olmayan enstantaneler sunuyor. Türkiye’deki 450 kuş türünün 213’ü bu havzada bulunuyor. Her sene nisan ayından kasıma kadar burada konaklayan flamingoların adedi binlerle ifade ediliyor.
