Eskişehir Gezi Rehberi

Büyükşehirlerde aradığı Avrupai yaşamı Eskişehir'de bulanların izini takip ediyoruz. Eskişehir uzun zamandır bir öğrenci şehrinden fazlası ama öğrencilerin bu yükselişteki payı aşikar. Her yere bisikletle gidilebilen güzel memleket Eskişerhir'i Konuşacağız.

Sayfayı Kaydır
TRAVELAND TURIZM
WHATSAPP İLETİŞİM
whatsapp ile iletişime geçmek için bağlantıya tıklayın
Eskişehir Gezi Rehberi
Anadolunun Avrupalısı: ESKİŞEHİR

Büyükşehirlerde aradığı Avrupai yaşamı Eskişehir'de bulanların izini takip ediyoruz. Eskişehir uzun zamandır bir öğrenci şehrinden fazlası ama öğrencilerin bu yükselişteki payı aşikar. Her yere bisikletle gidilebilen güzel memleket Eskişerhir'i Konuşacağız.

İzmir, İstanbul gibi metropollerde yaşarken “daha şehirli” bir hayat için tası tarağı toplayıp Eskişehir’e yerleşen arkadaşlarımızın ardından şaşkınlıkla bakakalmıştık. Üstelik biri modem dansçı, diğeri mimardı. Eskişehir, haritadan baktığınızda dümdüz bir ovaya kurulmuş, havalimanı bile pek kullanılmayan bir şehirdi. Daralınca kendini deniz kenarına atmaya, sosyal hayatını etkinlikler, mekanlarla doldurmaya alışmış bizleri, nasıl İzmir ve İstanbul’dan koparacak kadar cazip olabiliyordu?

Pendik’ten kalkan hızlı treni yakalayabilmek için ömrümüzün birkaç saatini trafikte feda ettikten sonra nihayet kendimizi soluk soluğa trene attık. İstanbul penceremizde ufaldı, ufaldı, derken cama yapışan toz tanelerine karıştı. İki buçuk saat sonra homurdanan ejderha sustu, kapılar açıldı. Eskişehir’in en yeni transferi arkadaşımız Filiz bisikleti, kocaman gülüşü ve soğuktan kızarmış burnuyla karşımızda duruyordu: “Elinizdekileri atıp çıkalım. Yapacak çok şey var!" Tam taksiye yeltenecektim “Gar zaten şehrin merkezinde. Buradan her yer yalan" dedi. O bisikletini, biz valizimizi yürüterek koyulduk yola. Biraz kahve biraz sohbet için Hey Joe’ya oturduk. Hey Joe Eskişehir’in en yeni üçüncü nesil kahvecilerinden. Önündeki bisiklet parkı, vitrinin arkasında kııyrıık sallayan Golden Retriever’ı ve tasarımıyla Berlin kafelerini çağrıştırıyor. Sahipleri de gezgin. Ortaklarından Esra bisikletle her kıtada gezdikten sonra burada yerleşik hayata geçmeye karar vermiş bir İzmirli.

Filiz ödüllü bir dansçı. “Her açıdan,
İstanbul’dakinden daha iyiyim” diyor. Eskişehirliler meğer pek bir sanatsevermiş; her yıl gerçekleşen opera ve bale festivali hınca hınç dolarmış, !f İstanbul’un burada bir ayağı varmış, şehrin dört bir yanı heykellerle süslüymüş... Heyecanla anlatıyor ama zaman dar. Yarım kalan muhabbetimizi ve tabakta bırakmaya kıyamadığımız, mavi haşhaşlı polnischer mohnkuchen’imizi yanımıza alıp düşüyoruz yola.

Odunpazarı, Eskişehir'in UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmiş tarihi merkezi. Ahşap süslemeleri, bitişik nizam cumbalı evleri şirin mi şirin, nostaljik mi nostaljik... Bonibonlar gibi rengarenk ve neşeliler. Eskiden buradaki konaklarda varlıklı aileler otururmuş ancak daha sonra yeni lüksün beton olması ile birlikte evler kaderlerine terk edilmişler. Yıllar sonra şehrin çok sevilen vizyoner Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de çabalarıyla harika bir restorasyon geçirip tekrar şehrin lokomotif semtlerinden olmuş. Osmanlı sivil mimarisinin yaşayan en güzel örneklerinden; Bursa'daki Cumalıkızık’a kafa tutar.

En güzel konaklardan birine kurulmuş Kurtuluş Müzesi ne girince, hakkında pek çok şey dinlediğim Kurtuluş Savaşı’nm taktiklerine ilk defa kulak kabarttığımı fark ediyorum. Önümdeki dijital haritada birlikler dağıtılıyor, işgalciler hem askeri, hem siyasi anlamda karşı pozisyon alıyor, Türk birlikleri tekrar konumlandırılıyor... “İmkansız” denen zaferi gerçek yapan hassas matematiğe şahit oluyorum. Ufacık ama bu anlamda gerçek bir bilgi boşluğunu dolduran bir müze burası.
1850’de bir kervansaray/han olarak inşa edilen Atlıhan El Sanatları Çarşısı na ilerliyoruz. Güzel bir restorasyondan geçip hediyelik eşyalar satan bir çarşı olarak yeniden açılmış. Zaten Eskişehirli birçok sanatçı ve zanaatkarın atölyesi Odunpazarı’nda. Burada özellikle çok sayıda lületaşı ve cam atölyesi var. Atölyelere girip ustalarla tanışmak mümkün. Odunpazarı’ndan aynlmadan Çağdaş Cam Sanatları Müzesi ve şehrin en taze müzelerinden Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi'ni de görün.

“Acıktık mı?" Hem de nasıl... Eskişehir’in çiğböreği ve balaban kebabı meşhur. Aslına bakarsanız çiğbörek bir Tatar yemeği.
Eskişehir Gezi Rehberi
1783’ten başlayarak Kırım’dan gelen Tatarlar kafileler halinde Osmanlı topraklarına, en çok da Eskişehir’e yerleşmiş. Kültürler birbirine kaynaşmış, çiğbörek Eskişehir'e mal olmuş. Rotamızı Kentpark’a çeviriyoruz. Kentpark, Eskişehir’in toplamı 800 bin metrekareyi bulan yeşil alanlarından sadece biri. İçinde kafeler, Porsuk üzerine kurulmuş bir plaj, manej, açık ve kapalı yüzme havuzlan ve tok olsanız bile aklınızı çelen hain bir çiğbörekçi (Kırım Çibörekçisi) var. Pantolonunda artık genişleme payı kalmayanlar şehrin diğer tarafındaki Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı nı tercih etsin. Bu devasa parkta yetişkinlerin içindeki Peter Pan’ları gıdıklayan gerçek boyutlu bir Masal Şatosu ve korsan gemisi, kocaman bir oyun parkı, akvaryum ve uzay merkezi var. Anlayacağınız Eskişehirliler, Hyde Park’larıyla Londralılar ya da Vondel Parklarıyla Amsterdamlılar gibi şehrin göbeğinde doğanın keyfîni sürüyor.